0Evde yaptığınız mayonezi ya da köylerden aldığınız zeytinyağı ile saçınızı bocalayın..
Sık dişli siyah kemik tarak edinin, 1 milyoncularda (gerçi artık 10-50 milyoncu demek lazım neyse🙂) semt pazarlarında vardır.. Her yağlamanızda tarayın.
Yağlama olmadan anca bitleri temizlemiş oluruz, sirkeler yağa çok kolayca yapışacağı için kurtulunur.
Tabi bir bitin günde yüz tane yumurtlayabildiğini unutmayın. O yüzden ne kadar sık, yağlı şekilde taranırsa o kadar kârdır.
Saç boyası da çok etkili evet fakat market ürünlerinde en az 25 tane kanserojen madde içerikli malesef.
Derimiz malum her türlü sıvıyı emer, misal kremler? Sonra kana karışır derken, o herhangi ürün (krem, şampuan, yağ, deri tarafından emilebilen herşey) içeriğindeki tüm kimyasal kan ile birlikte tek tek organları ziyaret eder, hatta birikir, nerde ne kadar birikiri de en ağır hastalığı yaşadığımızda anlarız, torba torba ilaçlar, ağır tedaviler cabası..
ilaç ticaret sistemi böyle de güzel işliyor..😔
Kullandığınız boyaların içeriklerine tek tek bakın netten lütfen.
Genel olarak;
ger ne için olursa olsun şunu şunu yaptım, kullandım da bebeğime, bana bişey olmadı sözlerine ithafen...
Başınıza bişey gelip gelmemesi tamamen bağışıklık direnciyle ilgili bir durum. Ki çoğu hacamat yapılan bebeklerden ne kirli pıhtılar çıkıyor, hepsi de annelerinden aldıkları toksin yükünden. Toksin demek, vücudun sindirim yoluyla atamadığı deri altında pıhtı şeklinde birikmesidir. Hacamatta o toksinlerden kurtulma için yapılır, yapılıyor zaten. Ki Hz. Muhammed'in sünnetidir, özelikle bu zamanlar için en kritik tavsiyelerindendir, bundan daha emniyetli bilgi olabilir mi?
Osmanlı zamanında bu bilinçten, bu şuurdan dolayı her yenidoğan bebeğin kuyruk sokumuna hacamat yapılırmış..
İster 1000 tane zehire maruz kalsın insan, eğer bağışıklık düzeyi, genetik kimliği dirayetliyse en enn fazla nezle misali hâl yaşayabilir..
Çünkü; yaratılış fıtratımız, bağışıklık sistemimizin işleyişi, bünye direnci adına ne derseniz vücudumuzu
Anne ya da anne adayıysan